20 Ocak 2010 Çarşamba

Z raporu ve kepenk

Pastanın üzerindeki şekerlemeler gibi..
Görüntü var..tat yok..

Ne çok okudum, ne çok yazdım..küçük küçük kesiklerden ibaretti hepsi, zehir akıtan.
Diri diri gömerler, ölmezsin istemedikçe.
Yağmurun sesi, dokunuşundan güzeldi bugün..dostun dostluğuna tekrar tekrar tanık olmakta..bir çocuğun açtığı hediye paketleri de .
Susmak daha güzel..sessizliği giymek.
Mızmızlanmaları mı birkaç gün sonrasına annemin yanına ertelemek..dilek kutusuna bir şey atamadım..kendin için dileksiz olmak, kışın lunaparka uzaktan bakmak gibi bir şey.
Sihirli bir değnek olsa. Birde avucumda şu simli salladıkça karların uçuştuğu küre.

Üç gün sonra BERRİN kaçar..
Dönerse ıslık çalar.

19 Ocak 2010 Salı

Şah, mat olur..ya vezir ?

Şah, mat olur..Vezir, iki kere ölür.
Hayatı her bir şeye benzetebiliyoruz, birazda satranç gibi aslında..(tek fark satrançta duygulara yer yoktur, ya hayatta ne kadar olmalıdır?)..hamleni yaptığında karşıdan gelecek tehlikeyi hesaba katıp bir de sonrasında atacağın adımı düşünmen gerekiyor ki tökezlemeyesin..
Etrafımızda da fil gibi çaprazdan, at gibi aniden önüne kıvrılan, kale gibi dümdüz direk riyasızca giden ve piyonlar gibi olur olmaz her yerden karşına çıkıp ayağına dolanan insanlar vardır. Ve eğer sen şah isen mutlaka hemen yamacında seni koruyacak, gözünü kırpmadan tehdit ve tehlike anında önünde duracak birde vezirin var demektir.
Bu vezir çok güçlüdür, aklını kullandığında hiçbir taş (insan) önünde duramaz.Ama öyle bir an gelir ki şahı mat olacakken kendini feda etmelidir, ederde . O an çok duygusaldır aslında. Ya feda olur yada belki bir süre daha şahını korumaya devam edebilir.
Vezir yitirildiğinde şah tek başına kalır. Ona faydası olacak Diğer taşlarda muhtemelen ortadan yok olmuştur, bir kaç sarsak piyonun ise faydadan çok zararı olabilir..
ve veziri olmadan şah(bence) hiçbir şeydir. İleri geri sağa sola attığı amaçsız adımları onu kaçınılmaz sondan kurtarmaya yetmez çoğu zaman.
Bu ikili kaybeden tarafsalar, ayrılmaları kaçınılmazdır..bir anlamda ayrıldıkları için kaybetmişlerdir zaten..(suç vezirin midir daha fazla direnemediği için..)
Ve sonunda siyah şah, mat olur..
Oyun kaybedilir.
Vezir bir kere daha ölür.

15 Ocak 2010 Cuma

Kankam İsmail YK

Güneş tutulmasının olumsuz etkileri yaklaşık bir buçuk ay sürecekmiş. Benimse ruhumda neredeyse her gün güneş tutulması oluyor.Bugün gereksiz yaptığım bir şeyin pişmanlıkla dolu öfkesi var içimde. Herkesin ne hali varsa görsün. Kankam İsmail ile içip dağıtasım var :) İsmaik yk ruhumun arabesk alanının tek sahibi. Çok öfkelendiğimde ‘allah belanı versin’ klibini izleyip rahatlıyorum, bir bakmışım yüzüm gülmeye başlıyor, o hareketleri debelenmesi beni güldürüyor. Klibin sonunda taka sayılabilecek arabasını beyzbol sopasıyla parçalıyor, o vurup kırdıkça ben rahatlıyorum, bi daha bi daha diyorum. Bir vuruşunda ayakları yerden kesiliyor, orda kopuyorum zaten.:) dünya ahret kardeşim olsun seviyorum bu çocuğu, birazda amcamın oğluna benzetiyorum oradan da kan çekiyor galiba :) ne diyordum,
terapi niyetine geçiyor bu şarkı ve klip. Bir yandan izleyip, yazıyorum, rahatladım bile.
Epey zaman önce annemle sadece 1 seneliğine geçici olarak oturduğumuz bir ev vardı. Sanki bütün pisliklerle birlikte yetmiş iki buçuk millet orada toplanmıştı:) her gece siren sesleri kavga dövüş birde bu İsmail yk nın ‘allah belanı versin’ şarkısı eksik olmazdı. En az 6 tip sıkış tıkış beyaz bir 124 le turlar bu şarkıyı dinlerlerdi, aklıma geldi bak şimdi . Bu tür bir sahneye hemen herkes ömrü hayatında en az 5 kere şahit olmuştur diye düşünüyorum :)

Neyse, biraz olsun rahatladım. Bela okumayı sevmem benim yerime dolu dolu ediyor kankam sağolsun :)
Şimdi bir kez daha izledim, çocuk yırtıyor paralıyor kendini hatunun kılı kıpırdamıyor , araba kullanırken bi rahat bi rahat ben olsam arabayla birlikte bir iki tanede ona sallardım, vurdumduymazlık, karşındakini sallamama en sevmediğim şeylerden.

Evet artık daha iyiyim..
E hadi mutlu hafta sonları olsun :)



müzik - İsmaİl yk allah belani versİn izlesene.com

13 Ocak 2010 Çarşamba

Adı ninni, tadı çok buruk..

Hafta sonu kızımın(minik fokumun:) harflere veda partisi vardı, bildiğimiz okuma bayramı işte. Bu şarkı çocukların okulda çekilen fotoğraflarıyla beraber slayt olarak gösterildi..nasıl duygulandım anlatamam. Ağlamayım diye sıktıkça kendimi gözyaşlarımı tutamadım. Başında yeni ördüğüm beresi dişsiz dişsiz gülümserken canım yavrum, miniğim, hem varlığım hem yokluğum..kendim için yaşamaktan vazgeçtiğim..onun için yazabileceğim kelimeleri seçemediğim..
Bu şarkıda neden bu kadar duygulanıyorum , onun için mi kendim için mi tam olarak ayrımını yapamıyorum.
İçindeki ‘baba’ kelimesi vuruyor beni..
hiç veremedim bu kelimenin hakkını, belki de ondan..en başta bir şeyler eksik, dolması gereken yerler boş kalıyorsa, sonradan başka sevgilerle doldurmaya çalışsan da dolmuyor. Kocaman kollar ve ellerle sarıp sarmalanmak ve saçlarının okşanması taranması, en süslü en gizli hayallerin arasında kalıyor.
O açlığın, doyumsuzluk ve hırçınlıkla besleniyor..
Ve bu satırların gerisinde çıplak hissediyorsun kendini..

uykudan uyanmış
gülermiş bakarmış
annesi onu çok öpermiş severmiş
okula gidermiş yazarmış çizermiş
babası onu çok öpermiş severmiş
annesi onu çok babası onu çok
herkesler onu çok severmiş severmiş
annesinin yavrusu kuzusu pamuğu
annesi ninni soyler
can kuşu dinlermiş



8 Ocak 2010 Cuma

kanAsın

Beni kan tutar, bakamam.
Beni kan tutar saramam..

Yaraları sarmaya çalışmakta neden?
Üstü örtülen şeyler nefes alamaz, boğulur oysaki
Sardırmadım kimseye yaramı
Bıraktım kanasın, kanasın aksın, kanasın gitsin..
Bırakalım kan gövdeyi götürsün.
Sonunda kan kaybından ölmek mi var dersin ?Asla.
Yaran seni seviyorsa, ölmezsin..


6 Ocak 2010 Çarşamba

Mümkünse Öpüşmeyelim

Dün bir yere gittim, en az yirmi kişi vardı. Çoğunu tanımadığım halde her gelenle şap şup öpüşmek zorunda kaldım.(her zamanki gibi) Hadi bir iki alışkınız birde yörelere göre değişen üçüncü kere öpmek var. Şap şup şap..Gerçekten luzumsuz buluyorum.
Geçen aylarda domuz gribi dolayısıyla biraz ara verilmişti bu duruma rahattık. Şimdi kimsenin umurunda değil, aslında eminim kimse bu öpüşme seremonilerinden çok da hoşlanmıyor ama mecburiyet hissediyor. Allahtan aşı vurulduğum için biraz daha rahatım yoksa bu konularda pimpirikli biriyim.

İnsan gerçekten sevdiği birini içinden geldiği için öpmeli..hatta sadece sarılmalı bu daha gerçekçi. Genel olarak zaten sevgimi duygularımı dokunarak yada hareketlerimle çok fazla belli edebilen biri değilim, Kadir İnanır'ın bir filminde söylediği gibi, ‘bizim sevgimizde tezahürat yoktur, bizim sevgimiz buradadır’ (burada derken yüreğini gösteriyor:)) durumları beni daha iyi ifade ediyor.
Bir buçuk senedir hemen yakınımda iki tane dostum var. Biriyle neredeyse her gün görüşürüz ve her görüşmemizde öyle içten sarılırız ki..hatta çok uzun zaman oldu görüşmeyeli diye espri yapar güleriz. Diğerini de en az haftada bir görürüm oda öyle bir sarılır ki koklaya koklaya desem abartmış olmam :) Ben işte bunu seviyorum, göstermelik olanı değil, gerçek olanı.
Yoğun şekilde , çay, yemek, toplantılar, ev oturmaları, sosyal faliyetler içindeyim..(kermes, bazı kurumların ziyareti vs gibi) ve tabi bunları paylaştığım öpüşgen hanımlarla :)bir yanak sonra diğeri, yetmedi bir üçüncü derken ikili salto üçlü burgu diyerek gidecek diye korkuyorum :)Birde bunun veda kısmı var haydi başa dön . veda kısmında öpüşmekten kaytarmak kolay olabiliyor ama birine başlarsan ardı çorap söküğü gibi geliyor.

Kısaca özelliklede tanımadığım kişilerle yakın temasa geçmeyi sevmiyorum, efendi gibi uzaktan merhabalaşıp tokalaşmak en şık olanı..
Bu öpüşme faslının ağdalı olanı bizden başka kimselerde yok derken birde Somali’lilerde görmüştüm, aynı bizler gibi, vacur vucur üç kere şap şup komik gelmişti.
Hadi hanımlar bir derece ama birde beylerin bu seremonisi var ölür müsün öldürür müsün yanaklarıyla değil kafalarıyla öpüşüyorlar :))

Sözün özü:
Sadece sevdiklerimizle, öpmek sarılmak istediklerimizle bunu yaşayalım..
Diğerleri mümkünse öpüşmeyelim :)
Mucks ;)

4 Ocak 2010 Pazartesi

Sanma ki..

Hafta sonu müthiş bir fırtınadan zor sıyrılıp gittiğim çakma alışveriş merkezinin 3. katındaki kuaförüme asansörle çıkarken bu şarkı çalıyordu..
Sanma ki yaşıyorum..
Sanma ki ben çok mutluyum.. diyordu..
Bir gökdelende olmayı istedim,o asansörden uzun süre inmemek ve bu şarkıyı tekrar tekrar dinlemek için :)
İki gündür dilimde, isyanla karışık mutluluk verdiği için..

Her yanım karla kaplı, çok sevdiğim kocaman kupamla neskafemi içerken bir yandan şarkıyı dinleyip nakaratını söylüyorum sanki bir barda şarkıya eşlik edercesine:)
Küçük anlık mutluluklarımı bulmanın peşindeyim, eskiden olduğu gibi..
Beynimle erteliyorum düşüncelerimi, her şeyi sırasıyla, zamanı geldiğinde düşünülmek üzere Maribel'e yüklüyorum. Maribel’im, banadairlerimi biriktirdiğim şeker kavanozum, aylardır ihmal ettiğim, yüzüne bakmadığım, önce sen affet beni. Sonra ben..

Hüzünleri evde bırakıp, eğlenceli yüzümüzle karışalım bugün insanların arasına..
Halkım bunu istiyor, bekliyor :) Oysa lezzetimizin bir kısmı hüznümüzde saklı..

O gece ne mutluydun annen baban yanında, benimse sırtım her daim üşürken..
‘turnalara tutunda gel’i istediniz sanatçıdan, bir alkış koptu bizim masadan..yine buldu beni hüzün eğlencenin tam ortasında, nasıl bulmasın bu şarkıyla..

Uçup gittin buralardan, canımın canı nerdesin
Uçup gittin buralardan, gözümün nuru nerdesin
Gittiğin yol çok mu uzak, dönülmeyen yerde misin
Gel yağmur ol gel, gel rüzgâr ol gel
Bulutlar yoldaşın olsun, allahım seni korusun
Yolun açık aydın olsun, turnalara tutunda gel
Şimdi hangi yaban elde, belki dağda esen yelde
Allah aşkına dön gel de, şu gönlüme bayram olsun
Gel yağmur ol gel, gel rüzgâr ol gel
Bulutlar yoldaşın olsun, allahım seni korusun

Yolun açık aydın olsun, turnalara tutunda gel

Ertesi gün annenle babanı yolcu ettiğinde ağlamaklı sesinle, kahrolsun bu gurbet dediğinde, gurbet içinde gurbette olan ben hiçbir şey diyemedim dostum, seni teselli edemedim..

Ve şimdi kahvem soğumuş kupamda, pazartesileri severim ben, pazarın ertesi olduğu için ve kulağımda bu şarkı..ve nakaratı…
San ma ki ya şı yo rum!
San ma ki ben çok mut lu yum…


müzik - tan taşcı - sanma ki (2009 yeni) izlesene.com