30 Ekim 2009 Cuma

120

Van, 1915 Ocak. Kış. 1. Dünya Harbi’nin ilk ayları. Eli tüfek tutan herkes Ruslarla ölüm kalım harbindeyken sınır birliklerinde cephane tükenir. Vanlı çocuklar gönüllü olurlar, yaşları 12 - 17 arasında değişen 120 isimsiz kahraman çocuk. Cephaneyi sırtlanırlar, karlı dağlarda günlerce, gecelerce yürürler. İsimleri unutulmuş olsa da bu büyük yolculuğu gerçek bir kahramanlığa dönüştüren gençlerin öyküsü.



Bu gece kanal d de izledim filmi..anlatması çok güç..özellikle bir kaç sahnesinde gözyaşlarımı tutamadım. Uzanarak izliyordum yatamadım kalktım mideme ağrılar girdi.
Vatanımız için ne sevdalar ne umutlar ne geceler ne gündüzler feda edilmiş, ediliyorda..
mutlaka izleyin derim.
oyuncuları, müziği ve yaşanmışlığıyla müthiş etkileyici..üzücü, düşündürücü, onur verici aynı zamanda..

buradan izleyebilirsiniz..

27 Ekim 2009 Salı

Kedi, rende ve bir şarkı..

KENAN DOĞULU, sen en kıymetlimsin..

Bir köşe başından aniden önüne fırlayan bir kedi gibidir bazı şarkılar.. Belki kedi kadar irkiltmez ama avuç dolusu göz yaşı döktürür..

Sen adeta kendini rendelerken günden güne, zamanın süratle geçtiğini anlaman güçtür.Ve sen günden güne ufalıp küçüldüğünde, öfke duydukların, kırgın oldukların bir o kadar büyür.

Rendenin acısını bilir misiniz?

25 Ekim 2009 Pazar

Biz bunu hep yapıyoruz :)


Eşim dostum derken, çevremdekilerin neredeyse yüzde doksanı galatasaraylı..nasıl oluyor bilmiyorum ama ne yapayım ki ben kaçtıkça cimbomlular beni buluyor :)
Durduk yerde keyiflendim bu gece 3_1lik sonuçla..
Yaşamak istediklerimin arasında Kadıköy'de böyle bir derbiyi izlemekte var. Kısmet diyelim mi..diyelim..
Bugün BABUTSAnın 'yanayım yanayım' şarkısını keşfettim ve bayıldım. Dinlemeden hatta oynamadan geçmeyelim :)
Tüm galatasaraylı dostlara armağanım olsun ;)



Ve yarın annem aksilik olmazsa yanımda olacak, bunun da mutluluğunu yaşıyorum.
_ çok mutluyum..
_sakin ol yakında geçer :)
Biliyorum..sakinim sakin..

23 Ekim 2009 Cuma

Orada bir köy var, hemen yakınımda..

Yakın arkadaşım birkaç gün önce oturduğumuz yere yakın bir köy okuluna atandı. Dün hayırlı olsun demek için çiçeğimi ve çocuklara vermek üzerede çeşitli şekerler alıp düştüm yola. Okulu bulmam zor olmadı ama köy yoluna girdikten sonra tek düşündüğüm arabayı haşat etmeden ordan geri çıkmaktı :)
Okulun hemen yanındaki mezarlığın önüne park edip okula doğru yürüdüm. Ne kendine ait sınırları olan bahçesi vardı nede her hangi bir şeyi! Tek bir sınıftan ve küçücük müdüriyet odasından ibaretti. Her yer dağınık duvarlar dökülmüş, toz ve kir içindeydi. Öğle arasındaki çocuklar etrafımı sarınca ‘evettt ben yeni öğretmeninizim’ dedim :) gözleri şaşkınlıkla açılınca şakaaaa diye güldüm, pek hoşlarına gitti. İlgili ve sempatik buldular ki etrafımdan hiç ayrılmadılar. Bazılarınınsa meraklı ve ürkek bakışlarından uzun süre nasibimi aldım.
Topu topu yirmi çocuk var ve hepsi bir sınıfta eğitim alıyorlar. 1 ler 2 ler 3 ler 4 ler 5 ler diye kümeler halinde oturuyorlar. Ayakları çıplak sadece terlik giymişti çoğu, şaçlar karışık eller kirli üst baş desen allaha emanetti. Bu çocuklar bu okul beni çok sarstı. Dünden beri onları düşünüyorum. İnsanların eşit haklara sahip olmasından yanayken böyle olmadığını bilmek çok üzücü. Kendi çocuğum özel okulda, branş dersleriyle, resim sınıfı müzik sınıfı bile ayrı bir yerde eğitim alırken onların o hallerini şartlarını görmek beni çok üzdü ve utandım.

Son ders resimdi ve hepsi kurşun kalemle yaptılar resimlerini çünkü boya namına hiçbir şeyleri yok. Kızımın resim yapmaya ayrı bir ilgisi ve yeteneği olduğundan bu anlamda her imkanı fazlasıyla sunuyoruz. Hali hazırda evde kullandığı 4 suluboyası sayısız pastel boyası gazlı kalemlerinden normal çeşit çeşit kalemleri ve ihtiyacı olan her türlü sayısız gereci, kitapları var..diyorum ya çok utandım.

Arkadaşım o okulun hem müdürü hem öğretmeni hem de her şeyi olacak. Gemisinin kaptanı yani..ben sana ne gerekiyorsa yardım ederim dedim. Arabanın altını vuracağım diye bir an önce çıkmak istediğim köy yoluna şimdi tekrar ne zaman gideceğimi düşünüyorum..ve çocuklara neler neler götürsem de mutlu etsem diye :)
Çok güzel planlarım var onlar ve okulları için..
Sanıldığı gibi sadece doğuda yada güneydoğuda imkansızlıklar içinde değil çocuklar..İç Anadolu’nun göbeğinde bir köy okulu burası. Çocukların ellerinden tutmak, hiçbir şey yapamıyorsak bile güler yüzle sohbet etmemiz bile kendilerine değer verildiğini hissetmeleri bile önemli..
Artık bir ayağım orada olacak, zaman zaman pasta börek yapıp götüreceğim, zaman zaman okul ihtiyaçlarını..ve yanında bol bol sevgimi..

Yanımda fotoğraf makinemi de götürmüştüm ama hiç çekmedim. Nasıl kendi çocuğumun fotoğrafının izinsiz çekilmesini istemiyorsam bende onların kişilik haklarını düşündüm. Köy çocuğu diye fakir diye kimse istediği gibi davranmamalıydı. Okuldan ve civardan birkaç kare alacaktım ondanda vazgeçtim, çocuklar görüp heveslenir onları da çekmemi ister diye..
Ne hizmetlisi ne başka bir sınıfı ne kendine ait çevrili bir bahçesi var..sadece bir dam..ve o damın altında pırıl pırıl gözler ve afacan yüzler var..

16 Ekim 2009 Cuma

Boş salıncak..

Onlar değilmiş mutsuzluk
Olsa olsa cam kırığıymış
Yada ufak bir yanıkmış parmağında
Yokuştan inerken tökezlemekmiş
Ama
Değilmiş mutsuzluk onlar
Kara bir yelmiş
Eski bir evmiş
Paslı bir çivi yada
Acı bir ulumaymış
Ama
Mutsuzluk değilmiş onlar..
………………….
………………….
Mutsuzluk, kara bir çekmeceye dürüp sakladığım bu sonbaharmış…

Boş bir salıncak gibi..

Berrin'deniz'

8 Ekim 2009 Perşembe

Ne duyuyorsun kalbimde..


Onun başını göğsüme yasladığımda, içimin acısı ,ağrısı, sıkıntısı her şey diniyor anlıkta olsa uyuşuyor.
Ağrı kesicim, yara bandım, buz kompresim..hem varlığım hem yokluğum..O.
Yine göğsüme yatırdığım bir an..'ne diyor, ne duyuyorsun kalbimde' dedim.. öylesine..
Dinledi ve..
Denizde yunuslar çarpışıyor’ anne dedi..
Diyecek bir şey bulamadım.. Gülümserken ürperdim..

6 Ekim 2009 Salı

Gecelerden gece beğenemedim..

Yağmurun kokusu var kendisi yokken, uykunun ağırlığı var gerçekliği yokken, bir gece beğenmek istedim kendime..

‘henüz doğmamış ayın aydınlığı, gözlerindeki ışıltının anavatanı’ dediğin benimse ‘yolculuklar romantik yapıyor insanı’deyip güldüğüm bir akşamın (bu akşamın) gecesini beğenmek istedim belki de..
Masaüstüne sürpriz şekilde düşen bu şarkıyı neden her dinlediğimde gözlerim doluyor ve dahası çok çok ağlamak istiyorum..arabesk kıvamdaki stepne duygularımı körükleyip çiftlik kavşağından dönüyorum sanki, babamın arabasında..Babam deyince şimdi şu an küçük bir çam ağacının titrediğini hissediyorum yüreğim gibi..

Gecelerden geceyi, bu geceyi beğenmekti isteğim ama olmuyor..
Şarkı devam ediyor,ve biz kavşaktan bir türlü dönemiyoruz..
Hüznümün promili yükseliyor..
Dur diyemiyorum..

1 Ekim 2009 Perşembe

Arka sokaktaki yangınlar.

Ruhumdaki inatçı lekeleri çıkarmaya çalışırken bir baktım ki renk vermeyen kaliteli duygularımı da zedelemişim..
Kalbimin arka sokaklarında yangından ilk kurtarılacak anıları kurtaramayıp, küçük mutluluklar dahil hiçbir şeye sahip çıkamadığımı anladığımdaki hisler bilmediğim koca bir şehrin ortasında kaybolmakla aynıydı belki de..
Oysa bir şehrin ortasında kaybolmak, kendi arka sokaklarında kaybolmaktan daha az sancılıydı. Bu sokaklar nedense hep dar ve karanlıktır ve ihtiyacın olduğunda yardım edecek kimseyi bulamazsın..kendin dahil..el yazını tanıyamaz kokun bile yabancılaşır kendine.
Kaç yangın çıkar ve sen (ben) sadece izlersin.
Lekeler, anılar, dağların etekleri, geçmişe dair ve hatta geleceğe dair her şey uçuşur gider.
Geriye genzindeki yanık kokusu kalır.
Birde unutmak istemediğin bir tek gün..